Bir şeyler yapmak, hele ki herkesi ilgilendiren konularda ortak sorunlara, kalıcı çözümler üretmek çok zor!
Daha zor olanı ise bunları doğru yerde, doğru zamanda, herkesin anlayabileceği bir şekilde anlatmaktır.
İletişim konusunda ciddi sıkıntılarımız var.
Kimimiz hiçbir şey yapmadan bütün ülkeyi ayağa kaldırıyor, kimimiz de çok şeyler yapmasına karşın en yakınındakilere bile duyuramıyor.
Tıpkı tavuk, balık hikâyesinde oldu gibi.
Biri binlerce yumurta bırakır kimsenin haberi olmaz, diğeri bir yumurta yapar bütün mahalle haberdar olur…
Tanıtımın, reklamın, paylaşımın, pazarlamanın, görüş alışverişinin de üretmenin bir parçası olduğu, bu çağda bile bazılarımızca hâlâ kabullenilmiyor.
”Bizi bilen bilir, tanıyan tanır, saygı duyan duyar, gerisine de anlatmaya gerek yok. Zaten anlatsanız da anlamazlar, anlasalar da ciddiye almazlar” anlayışından kurtulamıyorlar. Dünyanın en bilinen markaları, dünyanın en iyi üniversiteleri, tanıtıma hiç hız kesmeden devam ederken, bizimkilerin bu konuya hâlâ sıcak bakmamaları anlaşılır gibi değil!..
Bu konudaki en dikkat çekici ayrıntılardan biri ise tanıtıma kadro ve bütçe ayrılmaması. Dünyanın en iyi ürününü üretseniz de, en iyi hizmetini gerçekleştirseniz de bunu sizden başkaları bilmiyorsa, bu sürecin sürdürülebilir olması mümkün değildir. Yapılan iş her ne olursa olsun mutlaka ama mutlaka bu başarı hikâyesini paylaşan birileri ve daha da önemlisi bir bütçesi olmalı.
Bugünkü dünya düzeninde her şey gibi bu konularda da parası olmayana selam bile vermiyorlar ya da attığınız her adımın bir bedeli var.
Bazı kurumlar, özellikle de eğitim kurumları, bu konuda bir tanıtım bütçesi ve uzman kadrolar oluşturmadıkları için en büyük sıkıntı yaşayanlardan.
En haklı oldukları konularda bile haksız duruma düşüyor, ayakta alkışlanacak projelerini kendileri dışında hiç kimseye duyurmuyorlar.
Oysa bu konunun önemine inanan ve bu işi profesyonelce yapacak eleman yetiştirseler ya da bir yerden bulsalar ve genel bütçelerinin bir bölümünü tıpkı Ar-Ge’de de olması gerektiği gibi tanıtıma ayırsalar, bugün geldikleri nokta çok daha farklı olurdu.
Siyasette, ticarette, turizmde ve diğer alanlarda durum farklı değil. Dezenformasyonun her türlüsünün öne çıktığı günümüzde ciddiye alınması gereken konulardan birisi ama gel de anlat.
“Eğitimi ciddiye alan var mı ki bunu alsınlar” diyen çok çıkacaktır.
Haklılar ama bir yerden başlamak gerekiyor…
Bilgi bombardımanı!
Nasıl ki az ya da hiç bilgi paylaşımı hatalı bir strateji ise yapılan iş ya da kurum hakkında bilgi ve övgü bombardımanında bulunmak ya da aynı paylaşımı defalarca göndermek de bir o kadar hatalıdır.
Bir diğer yanlış ise yapılan paylaşımlara getirilen eleştirilerin yapıcı olup olmadığına bakılmaksızın hepten reddedilmesi veya art niyetli olarak kabul edilmesi. Oysa eleştiri dünyanın en zor işidir ve mutlaka dikkate alınması gerekir.
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) bile dışa açıldığı bir dönemde, bazı kurumların giderek içine kapanması enteresan hem de çok enteresan.
En iyi tanıtım?
”En güzel konuşma, konferans ya da en güzel yazının en kısa olan olduğu” günümüzde, tanıtımın en güzel olanı da en kısa, en vurucu, en dikkat çekici, en güvenilir, en anlaşılır ve en önemlisi de en samimi olandır.
Sizi yakalıyorsa, herkesi yakalıyordur.
Dahası tanıtım konusundaki en can alıcı hatalardan biri de devasa firmaların bile santral, danışma, güvenlik, satış ve servis elemanı gibi tüketiciyle temas noktalarında düşük maliyetli deneyimsiz personel kullanarak kendi ürünlerine ya da hizmetlerine en fazla zararı bizzat kendilerinin vermeleridir.
Eksik, yanlış, boşuna anlatım hemen her alanda böyle de siyasette farklı mı? Neysek oyuz!..
Özetin özeti: Anlatabildiğimiz, karşı tarafın anladığı kadardır. Eğer art niyet söz konusu değilse, sorun varsa onlarda değil bizdedir!..
Bir yanıt bırakın