SERVET YILDIRIM – Bu artış önemli bir karardı ama Para Politikası Kurulu’nun toplantı sonrası yaptığı açıklama en az faiz artırımının kendisi kadar önemliydi. Açıklamanın önemi hem sorunun teşhisinden hem de tedavi için neler yapılacağının açıklanmasından geliyordu.
Teşhis tarafında diyor ki;
– Yakın döneme ilişkin göstergeler enflasyonun ana eğiliminde yükselişin sürdüğüne işaret etmektedir.
– Bu gelişmede yurt içi talepteki güçlü seyir, ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar, hizmet enflasyonundaki katılık ve vergi düzenlemeleri belirleyici olmaktadır.
– Bu unsurlara ek olarak, akaryakıt fiyatlarındaki yükselişin de etkisiyle enflasyon beklentilerinde ve fiyatlama davranışlarında öngörülenin üzerindeki bozulma, enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu’ndaki tahmin aralığının üst sınırına yakın seyredeceğine işaret etmektedir.
Tedavi tarafında diyor ki;
– Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar vermiştir.
– Politika faizi, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirlenecektir.
– Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir.
İstikrara katkıda bulunacak
Bu açıklamanın altına imza atmayacak iktisatçı çok azdır. 2 yıllık heteredoks para politikası duruşu sonrası Merkez Bankası finans dünyasının desteğini alacaktır. Bu destek faiz artırımından para kazanacaklarından kaynaklanmıyor. Aksine faiz artırımı nedeniyle bankalar son 1.5 yıl boyunca almak zorunda kaldıkları düşük faizli devlet iç borçlanma senetlerinden zarar yazacaklardır ama faiz artırımı fiyat istikrarını ve finansal istikrarı sağlamaya katkıda bulunacağı için faaliyet ortamlarını iyileştirecektir.
Sadeleşme süreci başladı
Merkez Bankası’nın açıklamasındaki diğer bir önemli unsur “sadeleşme” niyetinin ortaya konulmasıdır. Bu sadeleşme kapsamında, Türk Lirası mevduat payının artırılmasına yönelik düzenlemeler yapılacağı ve böylece parasal aktarım mekanizmasını güçlendireceği belirtiliyor.
Banka “Kurul, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları almaya devam edecektir” diyor.
Bunlar önemli açıklamalardır. Merkez Bankası beklenenden daha yüksek bir faiz artırımına giderek açıklamalarının arkasında duracağının sinyalini veriyor. Bu duruş değişikliği biraz da zorunluluktan kaynaklanıyor. Daha önceki parasal duruş lirada ciddi bir erozyona ve enflasyonda ise ciddi bir yükselmeye neden oldu. Buna karşın cari işlemler dengesinde ise kayda değer bir iyileşme olmadı. Üstelik bu süreçte piyasada faizler anlamını yitirdi. Enflasyonun yüzde 50’ler civarında hatta daha da yukarılarda seyrettiği bir ortamda politika faizi yüzde 10’larda, mevduat faizi yüzde 25’lerde, kredi faizi ise yüzde 30’larda kaldı. Bankalar kredi vermez oldu; mevduat sahibi TL mevduat yerine döviz, altın ve kur korumalı mevduata gitti. Dışarıdan kaynak girişleri yavaşladı. Sistem sürdürülemez bir hal aldı.
Yüksek faiz kötüdür
Yüksek faiz iyi bir şey değildir. İşverenler için de kötüdür, çalışanlar için de. Yüksek faiz demek yüksek yatırım finansman maliyeti demektir. Ancak asıl mesele faizin yüksekliğinden çok enflasyonun ulaştığı seviyedir. Yüksek faiz ise yüksek enflasyonun doğurduğu bir sonuçtur. Enflasyon bu kadar yüksek seyretmeseydi, bu enflasyon ile mücadele için bu ölçüde faiz artırımlarına gerek kalmazdı.
Merkez bankaları enflasyonun orta vadeli görünümüne bakar ve faiz kararlarını buna göre alırlar. Eğer görünüm bozuk ise faiz artırırlar. Merkez Bankası’nın eski yönetimi 2021 ikinci yarısında ve 2022’de görünüme baktı ve bir bozulma göremedi. Oysa görünümün bozulduğu enflasyonun bu süreçte hızla tırmanmasından belliydi. Ya sorunu göremedi, yani görme yeteneği bozulmuştu. Ya da gördü ama aksiyon alamadı.
Son PPK açıklamasından da anlıyoruz ki; Merkez Bankası’nın Gaye Erkan başkanlığındaki mevcut PPK görünüme baktığında bozulmayı görüyor ve gereken, yani işin kitabında yazan aksiyonu alabiliyor.
Kısacası; yüksek faiz ne kadar kötü de olsa hem enflasyonla mücadeleye katkıda bulunacak hem de dışarıdan kısa vadeli portföy girişlerini hızlandıracaktır. Bunların yanı sıra bir diğer pratik katkısı ise bir sorun haline gelen kur korumalı mevduatların tasfiyesini kolaylaştırmak olacaktır. KKM’de biriken trilyonlarca liralık mevduatın dövize ve altına yönelmeden TL mevduata kayması için faizlerin KKM sahiplerini cezbedecek seviyede olması gerekir.
Bir yanıt bırakın