
Müjde Işıl – Hollywood’un ve hatta genel olarak dünya sinemasının konu sıkıntısı çektiği malumumuz. Seri filmler ve yeniden çevrimler her zaman can suyu olageldi, bazen kalitesini koruyamasa da… Ama pandemiden beri daha da belirginleşti bu durum. Tom Cruise’un 1986 yapımı “Top Gun”dan 36 yıl sonra rolüne geri döndüğü devam filmi “Top Gun: Maverick” pandemide sinema salonlarını doldurdu. Tim Burton da 36 yıl sonra “Beterböcek”e devam filmi çekti. Ridley Scott, Oscar’lı “Gladyatör”den 24 yıl sonra aynı hikâyeyi farklı oyuncularla anlattı.
Animasyonlarda da durum farklı değil. “Ters Yüz 2” geçen senenin en çok gişe yapan filmi oldu. Onlarca yıl sonra “Lilo ve Stitch” ile “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin”in canlı aksiyon yeniden çevrimleri de gişede harika sonuçlar aldı, hatta “Lilo ve Stitch” bu sene bir milyar gişe sınırını geçen ilk Hollywood yapımı ünvanını kazandı. Yakında vizyona giren “Jurassic Park” serisinin yedinci filmi ve çelik adam efsanesini yeniden başlatan “Superman” de seyircide güçlü karşılık buluyor.
İşin daha da ilginci, son dönemde sinemalarımızda eski ve modern klasiklerin arka arkaya yeniden vizyona girmesi ve neredeyse yepyeni filmlerden daha çok izlenmesi. “Baba”dan “Star Wars” ve “Se7en”a, “Teminatör”den “Yıldızlararası”na kadar… Bu sene 50. yılını kutlayan “Jaws” da sırada…
Risk almıyorlar
Pandemi sonrası dönemdeki izleme alışkanlıkları ve seyircinin beklentilerinde değişim göze çarpıyor. Zaten oldukça yaygın olan cep telefonuyla zaman geçirme süresi de iyice artmış durumda. Görünen o ki, seyirci fazla dikkat sarf etme zahmeti çekmeyeceği, tıpkı sosyal medyada birkaç cümlelik paylaşımlar gibi hızlı ve tanıdık hikâyeleri izlemeyi tercih ediyor daha çok. Yeniden çevrimlerde ya da seri filmlerde ana hikâye zaten bilindiği için konsantrasyon zorunluluğu azalmış oluyor. Tabii yeni hikâyeleri izleyip beğenmeme, zamanını ve bilet parasını boşa harcama riskini almaktansa bilinen ve zaten beğenilmiş hikâyeleri izlemenin yarattığı konfor alanı da yadsınamaz. Seyirci yenilerden daha çok, aşina olduğu karakterle ve evrenlerde olmayı tercih ediyor. Eskiyi ısıtıp tekrar seyirci önüne koymak da yaratıcılık sorunu çeken stüdyoların kurtarıcısı oluyor. Zira stüdyoların başlıca zorluğu, izleyicileri aşina olmadıkları hikâyeleri izlemeye ikna etmek. Eskiler gibi izleyiciyi yakalayacak kadar heyecan verici yeni işler çıkaramıyorlar. “F1 Filmi” gibi istisnalar var ama onun kahramanları da yeni nesil için ‘eski moda’ karakterler mesela.

Eski ve modern klasiklerin gişede tatmin edici sonuçlar alması da bununla benzer nedenlere dayanıyor. Vakti zamanında o filmleri sinemada izlemiş eski kuşak, sevdiği filmi yeniden perdede izleyerek nostalji yaparken yeni kuşaklar da klasikleri sinemada iyi teknik koşullarda izleme deneyiminden mahrum kalmak istemiyor doğal olarak.
Belli ki seyirci de yapımcılar da ‘yeni’ ile risk almak istemiyor. Zaten eskiler de hayal kırıklığı yaratmıyor genelde. Dolayısıyla önümüzde, yeni hikâye ve kahramanlar yerine eskileri çokça izleyeceğimiz uzun bir süreç var gibi görünüyor.
Ne kadar hasılat yaptılar?
■ “Ters Yüz 2”: 1 milyar 698 milyon dolar
■ “Top Gun: Maverick”: 1 milyar 495 milyon dolar
■ “Lilo ve Stitch”: 1 milyar 007 milyon dolar
■ “Jurassic World: Yeniden Doğuş”: 647 milyon dolar
■ “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin”: 580 milyon dolar
■ “Gladiator II”: 462 milyon dolar
■ “Beterböcek Beterböcek”: 452 milyon dolar
■ “Superman”: 406 milyon dolar
■ “Star Wars: Episode III” (20. yıl yeniden vizyon): 55 milyon dolar
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.