Herkese merhabalar.
Bu yazımızda Detective Pikachu Returns oyununu ele alıyoruz. Bakalım karşımızda ne gibi bir oyun var?
Öncelikle bunun bir devam oyunu olduğunu belirtelim. Creatures Inc. tarafından, 2016 yılında Nintendo 3DS konsolu için çıkış yapan Detective Pikachu, daha sonrasında 2019 yılında aynı isimli filmiyle sinema perdelerinde boy gösterdi. Şimdiyse Detective Pikachu Returns oyunuyla karşımızda.
Pokemon serisiyle ilgili oyunların genelde Game Freak’in ellerinden çıkmasına alışığız. Ancak Nintendo konsollarında boy gösteren pek çok markada olduğu gibi Pokemon’da da farklı oyun türlerine yoğunlaşmış geliştiriciler mevcut. Creatures da bunlardan biri ve 90’lı yıllardan bu yana onlarcası Pokemon markasına ait olmak üzere pek çok Nintendo oyununa imza atmışlar. Yani bu alanda oldukça deneyimli olduklarını söyleyebiliriz. Peki bu durum yeni oyuna ne kadar yansımış? Gelin birlikte bakalım.
Oyunumuz Pokemon karnavallarıyla da ünlü Ryme City bölgesinde geçiyor. Hikayeyi spoiler vermeden, tanıtım videolarında anlatıldığı kadarıyla detaylandırmak gerekirse dedektifimiz Pikachu’nun, esas partneri Harry gizemli bir şekilde kayboluyor. Harry’nin oğlu Tim, babasını bulmak için ipuçları peşinde dolaşırken yolları Pikachu ile kesişiyor. Ancak bu durumu herhangi bir insanla bir pokemonun karşılaşmasından ayıran çok önemli bir detay var. Tim ve Pikachu, birbirlerinin ne söylediklerini anlayabiliyorlar. Yani evet, alışık olduğumuz “Piiika pika” diyen bir Pikachu’yla değil baya tok bir sesle bizle iletişim kuran, kahve içmeyi seven, adeta insanca takılan bir Pikachu var karşımızda.
Aslında hikayenin buraya kadar olan kısmı film ile paralel gidiyor diyebiliriz. Yani filmi izlemiş olanlar buraya kadar yaşananlara “e biz bunları zaten görmüştük” tepkisi verebilir. Ancak oyunda, daha önce filmde anlatılmayan veya bu ölçüde detayına girilmeyen karakterler ve bambaşka olaylar var. Bunu Mario oyunlarında yaşanan duruma benzetebiliriz. Yani neredeyse her oyunun temelinde prensesi kurtarma hikayesi var. Ancak her oyun bunu bambaşka oyun dinamikleriyle yapıyor ve hepsi farklı eğlenceler sunuyor.
Tabi burada olayımız atlamalı zıplamalı eğlenceler değil. Bir dedektiflik hikayesi. Dolayısıyla bu temele oturtulmuş pek çok oyunda olduğu gibi oynanışta point and click adventure türünün gerekliliklerini görmek mümkün. Bu da daha durağan sahnelere sebep oluyor. Böyle olunca olayı kotarma ve sürükleyicilik görevi diyaloglara düşüyor. Şayet Detective Pikachu Returns oynayacaksanız bol bol diyalog okumaya ve notlar tutmaya hazır olun. E, dedektif olmak istiyorsanız başka bir şey yapmanız beklenemezdi zaten.
Diyalog kısmında özellikle dinlemek yerine okuma demeyi tercih ettim. Çünkü oynanış esnasındaki diyaloglar seslendirmeye sahip değiller. Ara sahnelerde her ne kadar konuşmalar olsa da oynanışta etkileşime geçtiğiniz karakterlerle metin tabanlı bir iletişim söz konusu.
Oyun alanına adım attığınız ilk anlardan itibaren oyunun sadece 1. nesil pokemonlarla sınırlı kalmadığını görüyorsunuz. İlk yayın döneminde ülkemizde sadece bir kaç sezonu yayınlanıp sonra yayından kaldırıldığı için pek çoğumuz Pokemon’u ilk nesildeki 151 pokemonla biliyor. Ancak ilerleyen sezonlarla birlikte 9 jenerasyon ve 1000’in üzerinde Pokemon’a ulaşıldı. Şayet seriyi takip etmediyseniz veya Pokemon Go haricinde serinin herhangi bir oyununu oynamadıysanız burada göreceğiniz pokemonların bir kısmına yabancılık çekebilirsiniz. Gerçi burada Pokemon antrenörlüğü yapmaya çalışmadığımız için hangisi ne tür, neye karşı avantajı veya dezavantajı var gibi soruların cevaplarıyla pek bir işimiz yok.
Pokemon evreni, insanlar ve pokemonların bir arada yaşadığı bir dünya portresi çizdiği için bu oyunda yaşanan olaylar da hem insanların hem pokemonların başına geliyor. Dolayısıyla bir olayın gizemini çözmek için bazen insanlarla bazen pokemonlarla konuşmak gerekiyor. Biz oyun içerisinde Tim karakterini yönetiyoruz. Herhangi bir pokemonla konuşmak gerektiğinde bu işi Pikachu devralıyor ve konuşmalardan çıkan sonucu ondan öğreniyoruz. Çünkü her ne kadar ana karakterimiz Tim olsa da bazen Pikachu’yu da yönlendiriyoruz. Eğer Tim kontrolümüzdeyse diğer Pokemonların diyalogları yerine çıkardıkları sesleri duyuyoruz. Ancak Pikachu’yu kontrol ettiğimiz sekanslarda diğer pokemonlarla kurduğu diyalogları takip etmemiz mümkün hale geliyor.
Oyun genel itibariyle text tabanlı olduğu için yapımcılar sıkıcılığı kırabilmek adına bazı etkileşimli sahneler ve quick time event tarzı ilerleyişe etki etmeyen ama anlık olarak tempoyu yükselten olaylara yer vermişler. Geri kalan zamanlardaysa çoğunlukla üç boyutu olan ama iki buçuk boyutluymuş gibi hissetiren bir kamera açısıyla sınırları belli alanlar içerisinde, etkileşime geçecek ipuçları ve karakterler arasında mekik dokuyoruz.
Oynanışı sıkıcılıktan kurtarmak adına başvurulan yöntemlerden biriyse ilerleme gereği bazı alanlarda farklı pokemonların kontrollerimize sunulması. Örneğin bir bölümde, polis köpeği olarak da sıklıkla kullanıldığına şahit olduğumuz Growlithe isimli pokemonu kontrol ediyor ve koku alma özelliğiyle bir ipucunun peşine düşüyoruz. Bir başka mekanda, buz tipi pokemon Darmanitan’la yolumuzdaki engelleri parçalayıp karakterlerimizin ilerlemesini sağlıyoruz. Kısacası geliştirici ekip, oyunu rutinden çıkarmak adına elinden geleni yapmış diyebiliriz.
Dedective Pikachu Returns, kolay gibi gözüken ama detaylar arttıkça olayların gizemini çözmenin zorlaştığı bir oyun. Özellikle konular dallanıp budaklandıkça takip etmek zorlaşabiliyor. Neyse ki not defterimiz var. Bu sayede olay örgülerini takip ediyor, hikayede ilerleme kaydettikçe buraya yeni notlar ekleyebiliyoruz. Ayrıca ipucuna ihtiyaç duyduğumuz anlarda Pikachu’yla kurduğumuz yönlendirici diyaloglar olayları çözmemize yardımcı oluyor.
Teknik detaylara bakacak olursak Detective Pikachu Returns, grafiksel olarak günümüz standartlarının gerisinde. Tabiki de konsolun gücünü göz önüne almak lazım. Ancak bu oyundan bir Super Mario Odyssey veya The Legend of Zelda: Tears of the Kingdom atmosferi beklememek gerekiyor. Sesler konusundaysa her bölgeye ve duygu durumuna göre değişen ambiyans müzikleri mevcut. Bu açıdan beğendiğimi söyleyebilirim. Bir oyunun artılarından konuşurken keşke bahsetmek gerekmese ama neredeyse çoğu oyun hatalı çıkışlar yaptığı için bir oyunun buglardan arınmış, hatasız çıkıyor olması da bugünler de artı puan hanesine yazılıyor. Bu oyuna da bir artı yazabiliriz. Oynadığım süre boyunca oyun kıran herhangi bir hatayla karşılaşmadım.
Toparlamak gerekirse Detective Pikachu Returns’ün meraklısına hitap eden bir oyun olduğunu söyleyebilirim. Yapısı gereği yüksek aksiyon vadeden, göze hitap eden sükseli puanlar toplayan oyunlardan değil. Daha çok “meraklısına” başlığı altında değerlendirilebilecek bir oyun. Şayet pokemon dünyasını ve/veya dedektiflik oyunlarını seviyorsanız beklentileri çok yükseltmeden başlayıp 15-20 saat civarı keyifli bir deneyimle ayrılabileceğiniz bir oyun var karşınızda. Eğer bu kriterlerin dışındaysanız Detective Pikachu Returns radarınıza girmeyebilir. Ancak her ne olursa olsun bir markanın farklı türde oyunlarla geliştiğini görmek güzel.
Bu yazımızda Nintendo Switch platformu için geçtiğimiz günlerde çıkış yapan Detective Pikachu Returns oyununa yakından baktık. Bir başka incelemede görüşmek üzere. Herkese iyi oyunlar.
Bir yanıt bırakın