Deprem bölgesinde hasar tespitine katılan mühendisler izlenimlerini anlattı

DHA

6 Şubat’ta yaşadığımız tarihi deprem felaketinden sonra başlayan hasar tespit çalışmaları sürüyor.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İMO Bursa Şubesi üyesi mühendisler, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından incelemelerde bulunmak üzere bölgeye gitti.

Depremlerden etkilenen 11 ilde hasar tespit çalışmalarına katılan İMO Bursa Şubesi, bölgeden döndükten sonra izlenimlerini paylaştı.

Deprem bölgesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile birlikte gerçekleştirdikleri numune alımlarını ve ortaya çıkan sonuçları aktaran Yaşar Poyraz, doğru mühendislik hizmeti almış yapıların, fay hattı üzerinde bulunmasına rağmen can kaybı yaşanmadan hafif hasarlı olarak depremi atlatabildiğine dikkat çekti.

“İşçilik hataları çok büyük”

Aynı zamanda Yapı ve Zemin Laboratuvarları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı da olan Poyraz, Hatay’da en büyük hasarların 1999 öncesi yapılarda oluştuğunu belirtti. Poyraz, izlenimlerini şu sözlerle anlattı:

“Bölgelerde yaptığımız gözlemlerde birçok sorun gördük. Bunlardan bir tanesi, planlamada zemin sıvılaşmasının dikkate alınmadığı bölgeler var ki özellikle Amik Ovası’nda ve o bölgede çok fazla. İslahiye’de aynı şeyleri gördük. Bunun dışında beton kalitesinde çok büyük problemler var.

Özellikle eski binalarımızda tuvenan malzeme dediğimiz bizim dere malzemesiyle yıkanmamış belli gradasyona sahip olmayan malzemeyle üretilmiş betonların büyük eksikliğini, hatalarını gördük, izledik. İşçilik hataları çok büyük. Özellikle uygulamada biz meslek odası olarak, inşaat mühendisleri olarak sürekli şunu talep ediyoruz, ‘Her şantiyeye 1 şef, her şef için 1 şantiye’ gibi.

Dolayısıyla orada izlediğimiz en büyük eksiklerden birisi, uygulamalarda, şantiyelerde herhangi bir mühendislik hizmetinin alınmadığı. Dolayısıyla çok büyük uygulama hatalarının yaşandığını izledik. Bunlardan bir tanesi betondu, ki yeni yapılan binalarda bile bu beton hatasını izledik.

Bunun dışında uygulama, işçilik hataları, donatı hataları, demir hataları, demir eksikliği, testi veyahut da kontrolü yapılmamış donatılardan üretilmiş yapılar. En büyük izlenimlerimiz bizim bunlar.”

Felaketin göz göre göre geldiğini söyleyen Poyraz, “Toplumdaki, geçmiş dönemde, mühendislik hizmetinin çok önemsenmemesi, bizim bugün yaşadığımız sorunları beraberinde getirdi. Geçmiş yıllarda hep söyleriz ya, ‘Benim kafam çok daha iyi bilir. Sen ne bilirsin’ gibisinden tavırlar, bizi bugün yaşadığımız noktaya getirdi” dedi.

“Daha karot numunesini almadan dağılan betonlar”

Poyraz, beton kalitesi nedeniyle numune toplama ve delil alma aşamalarında çok zorlandıklarını söyleyerek, “Dere malzemesi, tuvenan malzeme veya denizden mavnalarla çekilmiş, içerisinde organik malzemelerin çok fazla bulunduğu malzemelerle üretilmiş betonlar var. Adalet Bakanlığı bünyesinde delil numuneleri alırken, daha karot numunesini almadan dağılan, parçalanan, elle ufalanan betonlar izledik biz burada.

Dolayısıyla bu nitelikteki bir betonun, bu tür yapıları ayakta tutması bile bırakın depremi, kendi halinde bile ayakta durması bizim için mucize gibi geliyor. Bu deprem belki bir sebebi oldu. Tüm ülkemizde herkes yapı niteliğinin, mühendisliğinin, donatının, işçiliğin ve betonun ne kadar önemli olduğunu hepimiz birlikte izledik” ifadelerini kullandı.

“Hiçbirinin yıkılmaması lazım”

11 ilde toplam 2,5 milyon yapı bulunduğunu, bunlardan 1 milyonunun 1999 sonrası yapıldığını söyleyen Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Genel Başkan Yardımcısı Oktay Altun ise bu binalardan sadece 151 bininin denetlendiğini, yapı denetimi bulunan 292 binanın da 6 Şubat depremlerinde yıkıldığına dikkat çekerek, şöyle konuştu:

“Burada şunu demek gerekiyor. Bu 292’nin içinde yıkılan binalar bütünüyle yapı denetim hizmeti almış mıdır, almamış mıdır? Ya da farklı uygulamalar yapılmış mıdır, yapılmamış mıdır? Çünkü televizyonlarda biz de gördük, yerinde de gördüğümüz noktalardan bir tanesi, 1 müteahhidin 5 tane bloğu yapılmış, altında kolonunu kesmiş ve 2 tane bloğu yıkılmış.

Bu da yapı denetimli. Hani dışarıdan buna benzer müdahalelerin yapıldığı binalar da var. Bu 292’nin içinde olan binalar. Hatta işte eski binanın, yeni binanın üzerine yıkılıp da yıkılanlar var. Tümüyle yıkılmayıp, giriş katının hani yumuşak kat tabiri caizse söylediğimiz, Malatya’da birkaç tane binamız var.

Sadece yumuşak katların yıkılıp ama burada can kaybının olmadığı binalarımız da var. 151 bin tane orada yapı denetimli bina var. Yani 151 bin tane binanın içinde 292, 292’nin içinde de yıkılanları sayarsak, binde 1’lere gelecek bir rakam görülecek. Ha bu bir başarı mıdır? Bence sıfır, hani hiçbirinin yıkılmaması lazım.”

“Değişiklikler taşıyıcı sisteme zarar veriyor”

Yapı denetimi yapılan binaların yıkılmasındaki etkenlerin, düzenli olarak denetimlerin devam etmemesi ve yapı denetiminden sonra binada yapılan değişiklikler olduğuna dikkat çeken Altun, “Bunlar da var, imar barışı da var. Yani 4 katı yapı denetimle yapılmış, 2 katı sonrasında eklenmiş, imar barışına alınmış. Biz yapı kullanmaya aldıktan sonra, binayı aslında mal sahibine ve oradaki kişilere teslim ediyoruz.

Hani ondan sonraki değişiklikler, şöyle değişiklikler yaşanıyor, bir yerde bir emlakçı var ama emlakçı çıktı orası kafe oldu. Kafe olduğunda, bu sefer kafe yapan kendi tesisatını ona göre yapıyor ve bu sefer de kontrolsüz, oradaki taşıyıcı sisteme zarar veriyorlar. Ya da fırın yapıyor, zarar veriyor. O çıkıyor başka birisi geliyor, yine zarar veriyor. Bu tür zararları kontrol etmek lazım” dedi.

“Tarihsel bir data”

Hatay’da yaptığı incelemelerle ilgili çarpıcı tespitlerde bulunan Altun, “Reyhanlı bölgesi Antakya’ya kuş uçumu, yani harita üzerinde 30 kilometre. Reyhanlı’da 4 tane bina yıkılmış. 110 bin kişinin yaşadığı resmi rakamlarda, ama sığınmacı olarak 200 bin kişinin yaşadığı 1 ilçede sadece 4 tane bina yıkılmış. O binaların 1-2 tanesi kolon kesme ve düğün salonu. 30 kilometrelik mesafede bu kadar yıkım olup da diğer tarafın darmadağın olması, bütün binaların yıkılması şunu gösteriyor ki zemin koşullarının bu binaların yıkım etkisinde çok büyük rol aldığı ya da imar planlarının buna göre yapılma gereksinimi.

Yani eğer biz sağlam zeminde, doğru binaları, doğru kat yüksekliğindeki binaları alüvyon zeminde, zeminin kötü olduğu bölgelerde de düşük yoğunluklu, düşük katlı binaları yapmamız da bence bu depremin zaten önüne geçebilecek bir sistem olur. Hani benim orada çarpıcı olarak gördüğüm bir bu, ikincisi de isimler var. Şöyle bir isim var, Kırıkhan.

Malatya’da bir yer vardı Bostanbaşı diye. Bunların hepsi isimlere baktığınızda zaten ne olduğu belli olabiliyor. Bir de Hatay’da şunu da gördüm ben. Orada saha ziyaretlerimde, ‘Hatay 5 kere yıkıldı, 6 kere yapıldı’ dediler. 5 kere yıkılan bir yerin 6’ncı kez yapılması bile aslında tarihsel bir hani elimizde datalarımız var, her türlü bilgilerimiz var.

Depremin 2 sene öncesinde de hocalarımızın söylediği, ‘Burada bir deprem olacak’ diye bir durumumuz var. Yani bilgimiz var ama biz işte biraz hazırlıksız ya da bu planların doğru yapılmamasının sıkıntılarını yaşıyoruz” diye konuştu. 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*