Cumhuriyet Halk Partisi’nin, beraberinde elbette ki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim yenilgisi giderek artan dozda tartışılmaya devam ediyor.
“Kökten CHP’liler”, mağlubiyette partinin ve liderinin samimiyetsiz “açılım” çabalarının en büyük etken olduğunu savunuyor.
Gerçekten de CHP / Kılıçdaroğlu, özellikle Altılı Masa’yla birlikte bir gün milliyetçi, bir başka gün merkezde demokrat, diğer bir gün İslamcı, bazen de ırkçı görüntüler sergiledi.
Seçim sürecinde bu durum, “CHP tüm tuşlara basıyor” diye ifade edilmişti. Bu “çoklu tuş karmaşası” CHP’nin tarihinde ilk kez de görülmüyor.
Yine, geçmişteki o samimiyetsiz açılım da tıpkı bugünkü gibi millet tarafından benimsenmemiş, sonuç CHP açısından hüsran olmuştu.
Oy kaygısı başlayınca…
“Devlet kuran parti” titrini tepe tepe kullanan CHP, aradaki kimisi muvazaa birkaç deneme hariç ülkeyi 1946 yılına kadar tek partili bir siyasi ortamda tutmuş, 1946 seçimlerini müteakiben de dört yıllık Demokrat Parti muhalefetinden sonra 1950’de iktidarı bu partiye devretmişti.
İlk yıllardan itibaren sergilenen katı laiklik uygulamaları, ekonomide refahı tabana yaymadaki büyük eksiklikler, ilerleyen yıllarda da özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği sıkıntı, yokluk ve yoksulluklar halkı CHP’ye karşı iyice tepkili hale getirmişti.
Bu durumu dikkate alan CHP’nin tepe isimleri “yumuşama” sinyalleri vermeye başlamıştı.
Bu gelişmeler üzerine de pragmatist tutumda bir beis görmeyen CHP yönetimi, daha kısa süre öncesine kadar suç addedilen birçok hususa sıcak bakmaya, müsaade etmeye başlamıştı.
CHP, tekke ve zaviye açıyor!
CHP idaresi, 1946 yılı seçimleri öncesinde; ilk zamanlar sayısı 30 iken ve öğrenci de bulunurken “Talebe yok” denilerek, sayısı önce ikiye ve “kurs” seviyesine indirilmiş, bilahare de tamamen kapatılmış olan İmam Hatip’leri vatandaşın tepkisi giderek artınca açmayı ve çoğaltmayı akıl etmişlerdi.
Böylece 1946 seçimlerine gidilirken önce yavaş yavaş, ufukta 1950 seçimleri göründüğünde ise arka arkaya yeni İmam Hatipler (kurslar) açılmıştı.
Yine, CHP’nin önerisi ile tekke ve zaviyeleri kapatan 5566 sayılı kanunda 1 Mart 1950’de yapılan değişikliklerle bazı türbelerin halkın ziyaretine açık hale gelmesi sağlanmıştı.
Bu yumuşamanın tarihi ile 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılacak seçimlerin arasının çok az olması ise elbette ki “sadece tesadüf”tü!
Dönemin yazarlarından Hamdullah Suphi Tanrıöver hatıratında; Yugoslavya’nın çok ünlü şairlerinden birisi İstanbul’a geldiğinde kendisine eşlik ettiğini, şairin türbeleri gezmek istemesi üzerine ise “Kapalı. Bir süre mazimizle bağımızı kesme kararı aldık.” dediğini, Yugoslav şairin bunun üzerine, “Böyle tarihi olmayan milletler tarih huzurunda esatir, efsane uydururlar. Sizin ise büyük bir tarihiniz vardır; bu tarihi yapanların türbesini nasıl kapatırsınız!” dediğini utana sıkıla anlatmıştı.
Hacılara döviz, yeni İlahiyat Fakültesi, “dindar” Başbakan
CHP, 1946 seçimlerinde açık oy gizli tasnifle onca oy da çalmasına rağmen Demokrat Parti’nin esaslı bir şekilde ilerleme göstermesine engel olamamıştı.
Çok belliydi ki, bir sonraki seçimlerde Demokrat Parti çok daha iyi sonuçlar alacaktı. Bu nedenle de CHP oy kaygısı duyarak özgürlükçü tutumda DP ile yarışmaya çalışıyordu.
Bu doğrultuda Hacı adayları için döviz tahsis edilmesi, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin açılması, merhum Mehmet Âkif Ersoy’un “Şemseddinim” diye taltif ettiği eski medrese hocası Şemsettin Günaltay’ın Başbakan yapılması hep bu, DP karşısında geride kalmama motivasyonuydu.
Fevzi Çakmak’a emrivaki yapacaklardı
1946 seçimlerine gidilirken, milletin saygı duyduğu dindar ve milliyetçi bazı isimleri aday göstermeye çalışan CHP, bu konuda Mareşal Fevzi Çakmak’ı resmen bunaltmıştı.
Mareşal, Demokrat Parti’ye teveccüh gösterince CHP’nin önde gelen isimlerinden Şükrü Saraçoğlu, tam beş kez Fevzi Çakmak ile görüşüp, CHP’den aday olmasını rica etmiş ancak paşa her defasında olumsuz cevap vermişti.
Saraçoğlu, “Kamuoyu önünde emrivaki yaparız.” deyince de Çakmak, “Çok rica ederim böyle bir şey yapmayınız, gücenirim.” diyerek son noktayı koymuştu.
Müftüler CHP’ye oy istiyordu: “CHP’den ayrılmayınız”
İşbaşındaki CHP, 1950 seçimleri yaklaşırken cami ve müftülükleri de kendi siyasi propagandası için kullanmaya başlamıştı.
CHP’nin atadığı müftülerin maiyetinde çalışan az sayıda da olsa bazı din görevlileri DP’yi eleştiriyor, CHP’yi ise methediyordu.
Bir müftünün vaazında, “Ey cemaati Müslimin! Ben buraya bir vazife ile gelmedim. Allah’ın emirlerini sizlere tebliğ ve sizleri irşat için bu kürsüye çıktım. Bazı abdestsiz Demokrat Parti mensupları her tarafta halk içine girerek bir tefrika ve fesat tohumu ekmeye çalışıyorlar. Sakın bunlara kapılmayınız, CHP’den ayrılmayınız. Doğru yol budur.” demişti.
Bir başka vaiz de “Ey cemaat sizlere çok mühim bir şey söyleyeceğim. Memlekette muhtelif partiler kuruluyor. Böyle müteaddit partilere ne lüzum var? Diğerleri batıldır. Cumhuriyet Halk Partisi oldukça başka partiye girmeyiniz.” diye konuşmuştu.
Yakup Kadri: CHP tarikatlarla işbirliği yapıyor
CHP’nin dur durak bilmeyen muhafazakâr kesimlerle işbirliği girişimleri için partinin ideologlarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu, “CHP, seçimlerin gelip çattığı günlerde karşılaştığı bazı zorluklar yüzünden tarikatlarla iş birliği etmektedir.” sözlerini sarf etmişti.
Demokrat Parti adına 1950 seçimleri kampanyasını yürüten Celal Bayar, gittikleri hemen her yerde halkın, “CHP bizi imamsız bıraktı, cenazelerimizi zor defnediyoruz. Geçim de yok, kefen bile yok.” dediklerini anlatıyor, bu söylemler üzerinden CHP’ye yükleniyordu.
“Ölüler günlerce ortada kalmaktadır”
Durum Bayar’ın polemik aşkından kaynaklanmıyordu. Gerçekten de durum vahimdi. Mesela, Diyanet İşleri Başkanlığı da yapmış olan din âlimi Ahmet Hamdi Akseki bir raporunda, “Camilerde namaz kıldıracak imam yok. Bazı köylerde ölüleri defnedecek bulunamadığı için ölüler günlerce ortada kalmaktadır.” diye yazmıştı.
Hamdullah Suphi Tanrıöver de CHP kurultayında yaptığı konuşmada, “Meclis hademeleri benden imam istiyor.” demişti.
Ancak ne 1946 seçimleri öncesi sergilenen ne de 1950 seçimlerine giderken ortaya konulan “Milletle barışık, değerlere saygılı CHP” imajı, bugünkü moda tabirle söylenecek olursa “seçmen tarafından satın alınmamıştı.”
Kaynakça:
– Yrd. Doç. Dr. Murat Kılıç, “Tek Parti Döneminde Milliyetçilik ve CHP”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2012 / Bahar
– Prof. Dr. Osman Akandere, “1946 Seçimleri Üzerine Yapılan Tartışmalar”, Atatürk Araştırmaları Merkezi Dergisi, Sayı 76, Yıl 2010
– Yrd. Doç. Dr. Ensar Yılmaz, “1946 Seçimlerinde Öne Çıkan Bazı Hususlar”, ODTÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Sayı: 1, Yıl: 2010
– Yrd. Doç. Dr. Çağlar Deniz, “Tek Parti Döneminde Devrimsel Bir Ric’at olarak Dinî Açılımlar: İmam Hatip Kursları Örneği”, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 7, Yıl 2014
Bir yanıt bırakın