‘Kabus dönüyor mu?’

Aleyna Sevim – Ani hava sıcaklığı artışıyla birlikte denizde oluşan müsilaj izleri, Dünya Çevre Günü öncesinde ‘Kabus geri mi dönüyor’ sorusunu akıllara getirdi. Deniz biyoloğu Mert Gökalp, bir uçak kaptanının seyir esnasında İstabul Boğaz’ı girişi ve adalardaki müsilaj benzeri oluşumu havadan görüntülediği fotoğrafları paylaşarak, “Sıcaklıklar bir anda aşırı artmış vaziyette bazı yerlerde 40C’yi aştı, deniz suyu da etkileniyor bu durumdan. Deniz durgun karışım yok. Renk olarak farklı bir görüntü, örnek almak gerekir” değerlendirmesini yaptı. Uzmanlar Marmara’dan yansıyan son görüntüleri ve müsilaj kabusunu Milliyet’e değerlendirdi:

‘Organik madde yoğun’

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın desteklediği Marmara Denizi Denizanası Artışı Araştırılması-Faz2 projesi çerçevesinde denizde çalışmalar yaptıklarını belirterek şunları söyledi: “Dün Marmara Denizi’nde bugün Gemlik Körfezi’nde çalışmaya başladık. Görsel olarak görünüm çok kötü. Denizin rengi kıpkırmızı. Yoğun organik madde olduğunu tespit ettik. Şu an yüzeyde oksijen seviyesi 6-7 civarında ama 40-50 metreden sonra 1’in altındaki değerlere düşüyor. Bu tabloda yoğun yağmurları takiben ani sıcaklık artışları bu red-tide dediğimiz fitoplankton oluşumlarının artmasına sebebiyet veriyor. Aşırı alg artışları sonucu oluşan bu olay, bu türlerin içerdikleri pigment rengi sebebiyle suyun renginin kırmızıya dönmesine sebep olur. Marmara denizi için yapılması gerekenler hâlâ yerine getirilemedi. Müsilajı oluşturan yük Marmara Denizi’nde zaten var. Suyun yüzeyinde nispeten görünüm iyi olsada, suyun 5-10 metre altından sonra çok seyrek de olsa ipliksi müsilajımsı yapıların görüldüğünü biliyoruz. Bunlar tekrar aşırı artarak deniz yüzeyinde görünür hale gelebilir. 2021 yılında da böyle olmuştu.”

‘Çare atık yükünü azaltmak’

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı da denizlerdeki yüzey suyu sıcaklığının artmasıyla fitoplankton durumunu gösteren klorofil-a seviyesinde de rekor düzeylerde artışla sonuçlandığını ifade ederek şunları kaydetti: “Bu artıştan en çok kirliliğin yüksek olduğu Marmara ve Karadeniz etkileniyor. Batı Karadeniz’de başlayan köpüklenme, akıntıyla Marmara’ya aşmakta, yeni bir müsilaj kaygıları artırmakta. Yeni bir müsilaj oluşumunu engellemek için tek çare denizin azot, fosfor yükünü, yani atık yükünü azaltmak. Akdeniz havzası denizlerinde mart ayından itibaren rekor düzeyde gerçekleşen yüzey suyu sıcaklıkları, Afrika kökenli toz taşınımının yoğunluğu ve yağış, denizlerde                   biyolojik süreçlerin hızlanmasına sebep oldu. Denize deşarj edilen atıklar bunu tehlikeli hale getiriyor. Atıklarla denize ulaşan azot ve fosfor, bazen renk değişimlerine, bazen de köpüklenme ve müsilaja neden oluyor.”

‘Reaktif oksijen’ çözüm olur mu?

2021 yılında ortaya çıkan müsilaj sorununa karşı Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi öğretim görevlilerince “reaktif oksijen” uygulaması önerildi. Reaktif oksijenin salyanın organik kısmını parçalayarak yok ettiği belirtildi. Müsilajla mücadelede oksijen pompalanmasının işe yarayıp yaramayacağını sorduğumuz Prof. Dr. Mustafa Sarı, bunun bir çözüm olmadığını, tek çaresinin azot-fosfor yüklü atığın denize karışmasının önlenmesi olduğunu belirtti.

Eylem Planı açıklanmıştı

Marmara Denizi, üzerindeki yüksek kirlilik baskısı ve küresel ısınmanın yarattığı tahribatla 2021 ekolojik bir felaketle karşı karşıya kalmış, dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum tarafından, müsilajla mücadele kapsamında 22 maddeden oluşan “Marmara Denizi Eylem Planı”nı kamuoyuna açıklamıştı. Bölgede bulunan mevcut atıksu arıtma tesislerinin tamamının ileri biyolojik arıtma tesisine dönüştürülmesi, atıksuların ileri biyolojik arıtım yapılmaksızın Marmara Denizi’ne deşarjını engelleyici hedefler doğrultusunda çalışmalar yürütülmesi kararlaştırılmıştı.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*