Her seçimin bir hikâyesi, sonunda almaya niyetiniz varsa, verdiği birçok ders oluyor. Dersin büyüğü siyasi partilere, kalanı da seçimler üzerine öngörülerde bulunan gazeteci, akademisyen, araştırmacılara. Kişisel olarak benim de seçim sürecinde yazdıklarımda, söylediklerimde, yanıldıklarım ve haklı çıktıklarım var. Haklılıkları geçelim, nerede yanıldığımı yazmak boynumun borcu.
Seçime katılımın az olacağını öngördüm. Hatta bunu “Siyasetçinin şevki seçmene geçer mi?” başlıklı yazımda belirttim. CHP’nin Ankara’daki aday tanıtım toplantısındaki tablo da izlenimimi güçlendirmişti. Sandığa gitmeme protestosu bu nedenle muhalefet seçmeninden beklediğim bir tavırdı. Tam tersi oldu. AK Parti ya da Cumhur İttifakı seçmeni gitmedi.
Benzer şekilde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in aday belirleme ve kampanyada yapay zekâdan yararlandıkları açıklamasını, tam olarak da aday tanıtım toplantısı salonunu gördükten sonra sorgulamıştım. Hatta iddialı bir cümlem vardı, “Üye sayısını da, oyu artıranın da yapay zeka olmadığını biliyorum” demiştim. Özel, anketlerden her zamankinden daha çok yararlandıklarını söylediğinde de yalan yok, biraz şüphe ile yaklaştım. Ancak seçimden sonra CHP Seçim Koordinasyon Merkezi Araştırma Departmanı’nda görev alan Araştırma Direktörü Nezih Onur Kuru’nun bir röportajını izledim. Bilimsel çalışmadan bu kadar yararlanmış olabileceklerini tahayyül etmemiştim. Belli ki neredeyse bir laboratuvar kurulmuş. Sanırım bunda CHP’de eskiden işlerin nasıl yürüdüğüne dair yerleşik fikrimin de etkisi oldu.
AK Parti’nin hem içindeki hem de tabanındaki kırgınlıkların, eleştirilerin uzun süredir farkında olanlardanım. 2014’ten bu yana süren bir eğilim var. Ama yine de 2023 Mayıs’ından 10 ay sonra gösterilecek tavrın bu kadar sert olmasını beklemiyordum.
31 Mart 2024 seçimlerinin sonucuna dair son sözüm şu: 22 yılın sonunda, AK Parti bildiği tüm iyi taktikleri muhalefete öğretmiş, kendisi de kalan kötü taktikleri uygulamış görünüyor.
Dağınıklık görüntüsü vermeden
Gelelim seçim sonrasına… AK Parti’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini de dahil ederek başlattığı özeleştiri sürecinin bir fırsata dönüşmesi ile hırpalama ve dağılmaya dönüşmesi arasında ince bir çizgi var gibi. Parti içindeki ve çevresindeki farklı katman, grup, görüşler arasında daha şimdiden siz, biz tartışmasının fitili ateşlendi. Hepsinin ortadaki sonucun nedenlerine ilişkin farklı fikirleri var.
Partinin üst düzey yetkilileri ‘hasar tespit raporu’nun aceleye getirilmeden, soğukkanlı şekilde çıkarılacağını söylüyor. Hızlı hareket bazı noktalarda iç soğutsa da, dağınıklık görüntüsü de verebilir. Tespitin ötesinde, uygulamanın önemli olacağı vurgulanıyor. Bu önemli. Çünkü geçmişte de teşhisler vardı. Uygulama iradesinde tıkanıklık olmasaydı, başa dönülmezdi. Hatırlayalım, “fabrika ayarlarına dönülmesinden” de bahsedilmişti. Bugün, bir kez daha “kibre”, “örülen duvarlara” atıf yapma ihtiyacı hissedildi.
Seçim akşamı başlayan parti ve kabinede isim değişikliği fısıltısı, hem bir ezber hem de birilerinin stratejisi. Seçimin üzerinden iki gün geçmeden bazıları krizi fırsata çevirmekten, boşalması muhtemel koltuklar için kulise başlamayı anlıyorsa, sorun burada.
AK Parti’nin önündeki asıl fırsat kongre süreci olabilir deniliyor. Mahalle teşkilatlarından başlayarak ilçe, il kongreleri arınma, toparlanma ortamına dönüştürebilir mi? Göreceğiz.
Bir yanıt bırakın