Hayır, öyle Tacik kuklalar eliyle konser basıp 100’den fazla kişiyi katletmeyi kastetmiyorum. Doğrudan NATO ile ilişkilendirilecek bir bomba; Amerikan veya Alman yapımı olabilir, menşei gizlenmiş bile olsa rotası uydularca kaydedilmiş bir SİHA ile atılmış ve çok sayıda Rus vatandaşı, çok sayıda askeri ve sınai tesisi ya da konutu tahrip eden bir bomba.
Seçim zaferinden sonra yaptığı gösterişli konuşmada, “Bir elim nükleer silahların tetiğinde!” diyerek, NATO’ya yeniden meydan okuyan bir Putin, çoğu uzmanın ifade ettiği gibi, 3. Dünya Savaşı’nı başlatır mı? Kasti savaş olmasa bile, diyelim ki o bombanın geldiği ülkeyi cezalandırmak için sınırlı bir karşılık verse, bunu operet askerliğinden boksörlüğe geçen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ne zamandır hayalinde olan Avrupa’nın Yeni Napolyon’u olmak için bir fırsat sayar ve gerçekten bir dünya savaşının tetiğini çeker mi?
Bunlar, uluslararası ilişkiler yüksek lisans vize sınavının sorusu olsa, muhtemelen ortaya öğrenci sayısı kadar senaryo çıkardı; çünkü neresinden bakarsanız, bakın Avrupalıların dünyayı iki kere ateşe verdikten sonra hırsları, çılgınlıkları bitmiş değil. Hele buna Fransa ile Almanya arasındaki liderlik savaşı ve ABD’nin dünyanın mutlaka kendi çizdiği tasarıma uygun olması hülyası eklenince, gözlemciler ve yorumcuların “3. Dünya Savaşı bir adım ötemizde” diye yazmalarına şaşırmamak gerek.
Almanya’nın dümeninde sosyal demokratların bulunması da insana “Yok bir savaş çıkmaz!” rahatlığı vermiyor; çünkü 2. Dünya Savaşı’yla Avrupa’yı yukarıdan aşağıya yakıp yıkanlar da, işe, “demokratik” sosyalizmle başlamış ve kısa zamanda “nasyonal” sosyalizme terfi etmişlerdi.
ABD ise “Rusya ile savaşımız son Ukraynalı ölünceye kadar sürecek!” ilkesiyle yola devam ediyor. Ancak seçimler yaklaşıyor ve Biden yönetimi, “Enflasyon ve işsizlikle mücadele edeceğine, Putin’le mücadele ediyor!” suçlamasından kurtulabilmek için, Ukrayna’ya açıktan silah ve nakit sevkiyatını durdursa da, Putin’in kazanmasına ve Rusya’yı dünyanın en geniş ve askeri harcamaların milli gelirdeki payı en yüksek ülkesi olmaktan çıkartma fırsatını elden kaçırmaya razı olmayacaktır.
Beyaz Saray’daki siyasetçilerle NeoCon şahinlerin kavgası bitmiş değil. NeoConların yönetimdeki temsilcisi Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın görevinden ayrılmasını, “Moskova üzerinden Pekin’e” gidecek yolun açılması planının terkedildiği şeklinde yorumlamak hatalı olur. ABD, baştan beri, Ukrayna’da başlayan yangının sönmemesini sağlamaya kararlı görünüyor. Nitekim, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’nin Rusya ile sorunlarını müzakere yoluyla çözmek üzere 2022’de İstanbul’da mutabakat belgesine riayet etmeme kararını daha imza atılmadan önce verdiğini, Wall Street Journal gazetesi yazdı.
Macron’un son Almanya ziyaretinde, bir devlet adamının diplomatik ferasetine yakışmayan sözleri, “Rusya orta büyüklükte bir nükleer güç; Avrupa daha güçlü” gibi neye dayandığı belli olmayan mukayeseler yapması, “Ukrayna’ya Ruslara karşı kara birlikleri gönderilmeli” demesi (ve arkasından eklemesi: “Biz gönderecek güçteyiz ama göndermeyiz!”), masum Ukrayna halkının çektiği eziyetle ve Ukraynalı askerlerin canlarıyla ödedikleri bedelin daha uzun süre devem edeceğini gösteriyor.
Kendi sorumu cevaplarsam, diyebilirim ki, Rusya’ya ilk Batı bombası düştükten sonra, bu bedeli diğer masum Avrupalı siviller ve askerler ödemeye başlarlar.
Bir yanıt bırakın