Yerel seçime odaklandığımız şu günlerde Eros isimli kediyi hunharca katleden İbrahim Keloğlan hakkında verilecek cezayı da konuştuk günlerce… Sosyal medya platformlarındaki “Eros için adalet” kampanyaları paylaşım rekorları kırdı…Herkes kamu vicdanı tatmin olmadı gerekçesiyle yeniden yargılanmasına karar verilen caninin en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyor ve bekliyordu… Ama kasten hayvan öldürme suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan o insan! uygulanan iyi hal indirimiyle yine vicdanları acıtan bir kararla serbest kaldı. Hem de bugüne kadarki en yüksek cezayı aldı denilerek. Yani failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları dikkate alınarak uygulanan, daha doğrusu otomatiğe bağlanan ve daha çok da “takım elbise giyip kravat takmak” olarak algılanan “iyi hal indirim takdiri” kamu vicdanında “kötü kullanım” olarak bir kez daha derin yara açtı… Üstelik de sanığın suç işleme anındaki “Vahşet, kin, nefret içeren şuursuz hal” görüntüleri ortadayken… Eros ne yapmış olabilir ki bu insan görünümlü Keloğlan üstüne basıyor tekmeliyor dakikalarca, hırsını alamıyor takip ediyor. Bu normal bir psikoloji mi? İlk yargılamasında “o bana saldırdı” diyen ve serbest kalan Keloğlan, hiç utanmadan şimdiki savunmasında da ne söyledi?
“Baktığım bir kedi var. Bunların hepsi mevcut delilerle sabittir. Ben zaten hayvansever biriyim”
Hadi yedik diyelim…Bu durumda da böyle bir adama nefes alan, susayan, acıkan, sevgiye muhtaç bir can emanet edilebilir mi? Hiç değilse o “can” elinden alınıp kurtarılsaydı…
★ ★ ★
Eros’un başına gelenler sadece güvenlik kameralarına yakalandığı için suçüstü olan bir örnek maalesef. Hamile kedileri asan, yavruları poşete koyup çöpe atan, patilerini, kuyruklarını kesip işkence yapanlar o kadar çok ki. Aynı durum sokak köpekleri için de geçerli. Hatta onların durumu daha da berbat, hepsi hedefte. Evet başıboş sokak köpekleri çocuklarımız için tehdit oluşturuyor, bu bağlamda vahim olaylar da yaşandı. Dolayısıyla önlem alınması da şart ama bu gördüğün her hayvanı öldürmek, işkence yapmak değil, insani ve vicdani bir çözüm üretmek olmalı… Nitekim devlet de yasalar da öyle diyor. Türk yargısı dışında hiç kimseye de adaleti yerine getirme hakkı vermiyor. Ama dinleyen kim? Mesela daha önceki gün Basın Konseyi’nde bir gazeteci hakkında haberin veriliş tarzına yapılan şikâyeti tartıştığımız Kocaeli-İzmit’te yaşanan ve yargıya intikal eden böyle bir olayla ilgili dosyanın içeriği şuydu:
Sokakta uyuyan bir köpeğin gözünden tüfekle vurularak öldürüldüğünü gören mahalle sakinleri polise şikâyette bulunuyor, yapan kişi tespit ediliyor ve “hayvanı kasten öldürme” suçundan hakkında dava açılıyor. Daha önce de başka köpekleri katleden ve son vakasında köpeği nasıl öldürdüğünü anlattığı video görüntülerini de sosyal medyada paylaşan sanık mahkemede “Çocuğuma saldırdığı için öldürdüm” diyor. Mahkemede bu duruma istinaden köpek öldürme eyleminin zorunluluk halinde gerçekleştiğini değerlendirerek ceza verilmesine yer olmadığına karar veriyor.
Peki gerçekten o köpek çocuğu ısırdı mı? Çünkü olay doğruysa Allah saklasın kuduz olasılığı nedeniyle o babanın soluğu hastanede alıp çocuğuna aşı yaptırması gerekmez mi? Oralar flu net olan yargısız infaz ve beyan üzerine kurgulu tek taraflı suçlama. Yani savunma yok. Suçlanan taraf yaşamıyor, hoş yaşasa da konuşamaz, derdini anlatamaz zaten!..
Bu işin bir boyutu, bir de haber linki altında bu olaya ilişkin yorumlar var. Onların da uzaktan yakından insanlıkla, vicdanla alakası yok. Hepsi bir canı katletmek, yok etmek üzerine. İşte bir kaçı:
■ Adamsın aynı fikirdeyim. Hayvan hakkı diye bir şey olmaz, olmamalı…
■ En iyisini yapmış. Bir sokak köpeğini öldürdü diye adam mahkûm mu olacak?
■ Hakimlerin işi gücü yokmuş gibi davayı uzattıkça uzatıyorlar. Adam saldırgan bir iti öldürmüş. Belediyenin yapması gereken işi vatandaş yapmış…
★ ★ ★
Yani Erosların potansiyel katilleri de hep aramızdalar zaten… Eros, Eroslar da hâkim karşısında kendilerini savunabilselerdi neler anlatırlardı kim bilir…
Bir yanıt bırakın