Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılı’na ve yeni yıla sayılı saatler kaldı.
Hepinize sağlıklı, huzurlu, verimli, bol kazançlı, umut dolu ve bir kadar da keyifli bir yıl ve yeni bir yüzyıl diliyoruz. Her şey gönlünüzce olsun.
100. Yıl kutlamaları, yıl boyunca arzulanan gibi geçmese de, önceki gece muhteşem bir final oldu. Ortak değerlerimize hiç ama hiç kimsenin dil uzatamayacağını dünya aleme hep birlikte, bir kez daha gösterdik…
Eminiz ki yeni yıl da, yeni yüzyıl da geçen yıldan ve geçen yüzyıldan çok iyi olacak. Olmalı da…
Türkiye Yüzyılı
Bilim toplumu olmadan medeni bir ülke olmak mümkün değil.
Bilim toplumu olmadan demokraside, hukukta, insan haklarında, ekonomide, eğitimde, refah paylaşımında yol kat etmek çok zor.
Orta Doğu’da, Arap Yarımadası’nda, Uzak Doğu’da buna hemen her gün şahit oluyoruz. Bu konuda çok yol aldık ama hâlâ eksiklerimiz var.
Üniversitelerimiz, teknoparklarımız, teknoloji geliştirme merkezlerimiz, TÜBİTAK ve TÜBA benzeri bilim ve araştırma kurumlarımızın ve bilim insanlarımızın bu yöndeki çabaları takdire şayan.
TÜBİTAK üzerinden son bir yılda 174 üniversitenin 3 bin 734 araştırma-geliştirme projesine 1,5 milyar liradan daha fazla maddi destek sağlandı.
Araştırma, geliştirme harcamalarının millî gelirimize oranının 1000’de 5’ten 100’de 1,13’e çıkması sevindirici.
Bilim insanı ve üretime dönük patent sayımızda da çok önemli gelişmeler söz konusu. Savunma sanayinin yanı sıra bilişim şirketlerimiz de dünya piyasalarında önemli aktörler haline gelmeye başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Teknoparklarda 2 kişi, 3 kişi bir araya gelerek milyar dolarlık değerlemeye ulaşan şirketler kuran parlak beyinlerle gurur duyuyoruz” sözleri boşuna değil, bir gerçeğin tescili…
Uzay çalışmaları konusunda da büyük hayallerimiz var. Türkiye’nin İnsanlı İlk Uzay Misyonu kapsamında Alper Gezeravcı, ocak ayındaki fırlatmanın ardından Uluslararası Uzay İstasyonu’nda 14 gün kalacak, 13 farklı bilimsel deneye imza atacak… Uzay çalışmaları çok pahalı ama zorunlu. Uydularımıza da bir süre sonra yenileri eklenecek, çok daha fazlası için çaba harcamalıyız…
Uzaya en fazla para harcayan 10 ülke ABD, Rusya, Avrupa (Avrupa Uzay Ajansı), Fransa, Japonya, Almanya, İtalya, Çin, Hindistan, Kanada.
Onlarla yarış etmemiz şimdilik zor gibi görünse de imkânsız değil…
Pek çoğunuzun “Daha eğitim ve istihdam sorununu çözememişken bilimden, uzaydan bahsediyor olman komik ötesi” deyip tiye aldığına da eminim.
Haksızsınız diyemem ama bu sizin haklı olduğunuz anlamına da gelmemeli. Neden mi?
Ulus olarak zoru başarmayı seviyoruz hem de en umulmadık anlarda ve en zor zamanlarda!..
Yeter ki inanalım, kenetlenelim ve taşın altına elimizi koyalım.
Üniversitelere ve teknokentlere ülke olarak çok para harcadık, çok azı dışında hiçbiri arzulanan nokta değil. Bilim toplumu olmak istiyoruz ama “sınav köleliği”neden kurtulamıyoruz, Ar-Ge diyoruz ama özel sektörün katkısı gelişmiş ülkelerin tam tersi, sanayide olduğu gibi vakıf üniversiteleri içerisinde de teknoparkı ya da teknoloji geliştirme merkezi olan yok gibi, öğretmenlerimiz, akademisyenlerimiz, bilim insanlarımız başımızın tacı diyoruz ama maaşları açlık sınırının biraz üzerinde.
Bu yüzden olanı da kaçırıyoruz…
Bilim toplumu
Akıl ve ilim toplumu olur muyuz, olamaz mıyız?
Aylarca hatta yıllarca tartışılacak bir konu.
Birileri tartışadursun ama biz öyle ya da böyle olunabilecek en kısa sürede ulus olarak bu konuda bir mutabakata varıp, yeni bir yol haritası çizmeliyiz.
Çizmeliyiz ki zaman aleyhimize işlemesin…
Özetin özeti: Yeni yılda bir farkındalık yapıp olamayanlarla kendimizi yeme yerine olanlarla mutlu olmaya çalışalım. Böylesi motivasyona çok ihtiyacımız var…
Bir yanıt bırakın