Anna’nın ölümü belki de milyonların kurtulmasını sağlayacak kıvılcımı ateşledi. Ölümünden bu yana Anna’nın ailesi City of Hope hastanesinde AOH1996’yı geliştirmek için 20 yılını harcayan Profesör Linda Malkas’a para bağışlıyor. Ve şimdi, umut verici gelişmelere tanıklık ediyoruz.
Kanser tedavisinde atılım
Profesör Linda Malkas ve ekibi, Anna’nın ölümüne yol açan kanser de dahil olmak üzere tüm kanserlerdeki bir proteini hedef alan ilacı geliştirmek için yirmi yıl harcadı. Proliferating cell nuclear antigen (PCNA) adlı bu proteinin kanserli varyantı hedefleniyor. Mutasyona uğramış haliyle PCNA, DNA replikasyonuna ve kanserli hücrelerin onarımına yardımcı olarak tümörleri büyümeye teşvik ediyor.
Prof Malkas ve Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük kanser araştırma ve tedavi kuruluşlarından biri olan Kaliforniya’daki City of Hope’taki ekibi, hedefe yönelik kemoterapilerinin klinik öncesi araştırmalarda tüm solid tümörleri “yok ettiğini” söyledi. Araştırma ekibi tarafından geliştirilen protein, “önemli bir havayolu merkezini kapatan ve sadece kanser hücresi taşıyan uçaklarda tüm uçuşları durduran bir kar fırtınasına” benzetiliyor.
70’ten fazla kanseri engelliyor
Hakemli Cell Chemical Biology dergisinde yayınlanan çalışmada AOH1996, 70’ten fazla hücre hattında test edilmiş ve normal hücre üreme döngüsünü bozarak kanser hücrelerini seçici olarak öldürdüğü, ancak sağlıklı kök hücrelerin üreme döngüsünü kesintiye uğratmadığı bulundu. Klinik öncesi çalışmalar ilacın, meme, prostat, beyin, yumurtalık, rahim ağzı, deri ve akciğer kanserlerinden türetilen hücrelerin tedavisinde etkili olduğunu gösteriyor.
Öte yandan ilacın yaygın olarak kullanılabilmesi için hala titiz güvenlik ve etkinlik testlerinden ve büyük ölçekli klinik deneylerden geçmesi gerekiyor. Ancak ilk hasta ekim ayında potansiyel kanser önleyici hapı aldı ve birinci aşama klinik çalışma halen devam ediyor ve en az iki yıl sürmesi bekleniyor. Araştırmacılar ayrıca hayvan çalışmalarında ilacın işe yaramasını sağlayan mekanizmaları da incelemeye devam ediyor.
Prof Malkas yaptığı açıklamada şunları söyledi: “PCNA, birden fazla uçak kapısı içeren büyük bir havayolu terminal merkezi gibidir. Veriler, PCNA’nın kanser hücrelerinde benzersiz bir şekilde değiştiğini gösteriyor ve bu gerçek, kanser hücrelerinde yalnızca PCNA formunu hedefleyen bir ilaç tasarlamamızı sağladı” dedi.
Çalışmanın başyazarı Long Gu ise şunları söyledi: “Hiç kimse PCNA’yı tedavi edici bir ilaç olarak hedeflemedi çünkü PCNA ‘tedavi edilemez’ olarak görülüyordu, ancak City of Hope’un zorlu bir protein hedefi için araştırma amaçlı bir ilaç geliştirmeyi başardığı açık.” Araştırma amaçlı kemoterapötik şu anda City of Hope’daki insanlarda 1. Faz klinik denemesinde bulunuyor ve ilerleyen dönemlerde sonuçların daha da güçlendirilerek 2. Faz klinik deneylere geçilmesi hedefleniyor.
Bir yanıt bırakın