Merve YİĞİTCAN
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nda (TÜRKONFED) Orhan Turan’ın Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) başkanlığına seçilmesinin ardından yeni dönemde liderliği üstlenen Süleyman Sönmez, federasyondaki komisyon başkanlarıyla DÜNYA gazetesini ziyaret etti.
Üst Yöneticimiz Hakan Güldağ, Dünya Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar ve DÜNYA Gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü Handan Sema Ceylan’ın sorularını yanıtlayan Sönmez’e TÜRKONFED’de Finansmana Erişim Komisyonu Başkanı Kaan Kiziroğlu, İş Dünyasında Kadın Komisyonu Başkanı Reyhan Aktar, Dijital Dönüşüm Komisyonu Başkanı Öner Çelebi, Yeşil Dönüşüm Komisyonu Başkanı Onur Ünlü ile Gençlik-Girişimcilik ve Eğitim Komisyonu Başkanı Feyyaz Ünal eşlik etti. Ekonomi gündemindeki sıcak gelişmeleri değerlendiren Sönmez, TÜRKONFED’deki yeni döneme ilişkin de açıklamalarda bulundu.
TÜRKONFED, bünyesinde 30 federasyon ve 286 dernek üzerinden 50 bini aşkın şirketin üye olduğu Türkiye’nin en geniş iş dünyası örgütlerinden… Anadolu’nun her şehrinde alt yapılanması bulunan federasyonda Süleyman Sönmez, Süleyman Onatça’dan sonra ikinci Adanalı başkan olarak dikkat çekiyor. Hem ulusalda hem küreselde ciddi ekonomik sorunların hakim olduğu bir atmosferde TÜRKONFED başkanlığına gelen Sönmez, zor bir dönemden geçildiğine dikkat çekerken, pandemi etkisiyle başta ekonomiden dış politikaya, enerjiden emtiaya, küresel ölçekte bir dönüşüm yaşandığını hatırlatırken, ulusal ve küresel kurumların yetkinliği ve kapasiteleri ile bu yeni dönem hazırlanmalarının gerçekten güç olduğuna dikkat çekti.
“ORTAK AKILLA FIRSATLARI ORTAYA KOYMALIYIZ”
Yeni bir bakış açısı, yeni kurumlar ve yenilikçi kapsayıcı politikalar ile insanlık adına yepyeni bir sayfa açmak gerektiğine işaret eden Sönmez, şöyle devam etti: “Küresel ekonomik durumun getirdiği zorluklar bizleri günlük sıkıntıları konuşmaya itiyor. Ancak asıl konumuz, gözümüzü ufuktan ayırmadan geleceğimizi ortaya çıkartacak işlere odaklanmak olmalı. Tüm dünya olumsuz koşullar ile kötüye giderken yeni dönemin sunduğu fırsatları değerlendirmeliyiz. Türkiye olarak bu noktada iki önemli fırsatımız var: Krizler karşısında bağışıklık sistemi güçlü ve esnek bir iş dünyamızın olması ve Anadolu’daki üretim gücümüz… Yıl sonuna kadar en az 60 ilde etkinlik yapacağız. Tam anlamıyla sahadayız. Ortak akıl ile Anadolu’nun kalkınmada itici güç olacağına inanıyoruz. Tüm katmanlarıyla bunu yaratmaya çalışıyoruz. Tüm çalışmalarımızda, toplantılarda TÜRKONFED olarak ülkenin potansiyelini göstermek istiyoruz. Çok fırsat var, ortak akılla bunu ortaya koymamız lazım. Örgüt olarak Türkiye’nin sorunlarını kendine dert edinerek çözümler üretmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin geleceğine kafa yoran genç bir ekibimiz var. Bu bizim için itici güç oldu.”
“ETKİLİ YAPISAL REFORMLAR GEREKİYOR”
TÜRKONFED, yeni dönem vizyonunda dönüşümün üç unsuruna odaklamış durumda. Sönmez, 3D adı verilen bu üç unsuru dijital dönüşüm, yeşil dönüşüm ve toplumsal dönüşüm olarak tarif ediyor. Tüm dünyayı etkisi altına alan enflasyonist baskı ise TÜRKONFED’in ana gündem maddelerinin başında geliyor. Sönmez, dünyada enflasyonist bir sürecin başladığını, ancak Türkiye’nin bu noktada diğer gelişmekte olan ülkelerden ciddi olarak ayrıştığına dikkat çekti. Tüketici fiyatlarında yüzde 70’e, üretici fiyatlarında da yüzde 122’ye varan bir enflasyonun pek çok ekonomik parametreyi bozduğunu ve bunun da toplumsal refaha olumsuz yönde ciddi etkisi olduğunun altını çizen Sönmez, “Çekirdek enflasyona baktığımızda gördüğümüz katılık da gelecek döneme dair enflasyonda bir geri çekilmenin sinyallerini vermiyor. Enerji, gıda ve ulaştırma tarafında yıllık enflasyonun üzerinde bir rakam ile karşı karşıyayız. Bu noktada faiz artışı seçeneği dahil tek başına doğru ve sıkı bir para politikası, enflasyon beklentilerini aşağıya çekmeye yetmeyecektir. Etkili yapısal reformlar ile ancak enflasyondaki yukarı yönlü baskıyı dengeleyebiliriz. Aksi takdirde gelir dağılımının bozulduğu ve üretici-tüketici fiyatları arasındaki makasın açıldığı bir ekonomi nasıl verimlilik üretecek? Bence odaklanmamız gereken asıl soru bu” diyerek sorunun ciddiyetine dikkat çekti.
“ENFLASYON AŞILMASI ZOR BİR ÇİN SEDDİ GİBİ”
Ülke olarak başta üretim ve hizmet olmak üzere gerek çalışma hayatında gerek toplumsal hayatta verimlilik artışının sağlanması gerektiğini kaydeden Sönmez, şöyle devam etti: “Ancak tam da bu noktada enflasyon aşılması zor bir Çin Seddi gibi karşımızda duruyor. Ekonomi iklimi, üretim, yatırım ve istihdamı üç eksende besliyor. Bunlar, güven, istikrar ve öngörülebilirlik. Halihazırda güvene, istikrara ve öngörülebilirliğe en çok hasar veren unsur ülkemizin yatırımcılar nezdindeki risk algısıdır. Bu algıyı oluşturansa ağırlıklı olarak yapısal sorunlarımızdır. Elbette faiz-kur-enflasyon sarmalı da tablonun negatif görünümünü artırıyor. Refah artışını frenleyen enflasyon sadece ekonomik değil aynı zamanda toplumsal bir sorundur. Son 20 yılın en yüksek enflasyon oranı karşısında ne üreticiler ne de tüketiciler arzu ettiği sıçrama için gerekli öngörüye sahip değil. Üretici ve tüketici fiyatları arasındaki makas her geçen gün açılıyor ve enflasyon üzerinde de muazzam bir baskı kuruyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde enflasyon aynı zamanda bir kalkınma sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Yoksullaştıran ve toplumsal refahta bir artış kaydetmeyen büyümeler, sürdürülebilir ve kalıcı olamıyor. Ülkemiz ile gelişmiş ülkeler arasındaki makas giderek açılıyor. Sorunu doğru tarif edip, teşhisi doğru koymazsak, kalıcı bir iyileşme sağlayamayız. Bizim önceliğimiz büyüme değil kalkınma olmalıdır. Ülkemizin risk algısını büsbütün azaltacak kapsayıcılık, katılımcılık, şeff aflık, hesap verebilirlik ve liyakate dayalı bir anlayışın tesis edilmesi ile üreten gemilerimizin, dalgalı denizlerde hedefine ulaşacağına inanıyorum.”
“REKABETÇİLİKTE SANAYİ VE ÜRETİM ODAKLI YENİ BİR HİKAYEYE İHTİYACIMIZ VAR”
Dengelerin değiştiği küresel düzende bir yeniden yapılanmanın olduğuna işaret eden Süleyman Sönmez, “Türkiye’nin kalkınma yolu, öncelikle verimlilik artışından geçiyor. Bu noktada da yüksek teknolojiyi kullanarak, markalı ve yüksek katma değerli ihracata odaklanan bir üretim modeline geçmemiz gerekiyor. Düşük katma değerli üretim yolculuğunda geleceğimiz noktaya geldik. Artık rekabetçilikte sanayi odaklı, üretim odaklı yeni bir hikayeye ihtiyacımız var. Başta tarım olmak üzere gelişen yeni dünyada oyunun kurallarını değil oyunun kendisini değiştiren dijitalleşme ve yeşil dönüşüm kaldıracını, sektörlerimiz ve ekonomimiz için verimlilik artışı yaratacak şekilde kurgulamalıyız. Bir üretim ekonomisinde yaşadığımızı unutmadan, enflasyon dahil risklerimizi azaltacak ekonomik ve demokratik reformlar ile güven ve istikrar iklimini inşa etmeliyiz” diye konuştu.
“ÖNCE KÜÇÜĞÜ DÜŞÜN” DİYEREK KOBİ’LERE ODAKLANMALIYIZ
Ekonominin yüzde 99,8’ini oluşturan KOBİ’lerin ihracatın yaklaşık yüzde 50’sini karşıladığını hatırlatan Sönmez, orta ve düşük teknolojili bir ihracat modeli ile çalışan KOBİ’lerin yüksek teknolojili, markalı ve yüksek katma değerli üretim yapmasının yolunun açılması gerektiğini savundu. Sönmez, “İhracatımızda yüzde 3’lerde olan yüksek teknolojinin payını artırmak ve KOBİ’lerimizi küresel ekonominin ana oyuncularından bir haline getirmek hedefimiz olmalı. KOBİ’lerimizin bu yoldaki evrimi sürdürülebilir ve yüksek katma değerli ihracat hedefimize katkıda bulunacaktır. TÜRKONFED olarak yıllardır savunduğumuz ‘Önce Küçüğü Düşün’ ilkesi çerçevesinde KOBİ’lerimizin üretim ve ihracat yetkinliklerini geliştirecek, dijital ve yeşil dönüşüm çerçevesinde verimlilik artışı yaratacak politikaları hayata geçirmeliyiz” diye konuştu.
SANAYİNİN FABRİKA İHTİYACINA “TOKİ MODELİ” ÖNERİSİ
Kısa süre önce açıklanan konut finansman paketlerini değerlendiren Sönmez, yarım kalan inşaatların hayata geçirilmesi için gelen desteğin önemli olduğuna değinirken, paketin belli oranda bir fayda sağlayacağını söyledi. Ancak Sönmez, paketin enflasyona da olumsuz katkısı olabileceği uyarısında bulundu. Bu destek paketlerinin içine sanayinin de eklenilmesi gerektiğini söyleyen Sönmez, “Artan maliyetler konutta olduğu gibi sanayide de kira sorunlarını artırıyor. TÜRKONFED olarak bu sorunu 11 yıl önce tespit edip 2011 yılında bu konuda bir rapor hazırlamıştık. Biz, TOKİ’nin konut inşa modelinin özellikle KOBİ’lerin rekabet gücünü artıracak ve daha verimli üretim yapmalarını sağlayacak şekilde devreye alınabileceğine inanıyoruz. İllerin potansiyeli ve gelişmişlik endeksine göre planlama yaparak, küçük işletmeler için atölye, orta boy işletmeler için ise fabrika binası yapılıp kira öder gibi taksitle girişimcilere tahsis edilebilir. Böylece kısıtlı sermaye ile iş yapan KOBİ’ler, sermayelerini makine ve işletmeleri için kullanarak daha verimli ve kaliteli üretim yapabilir, girişimlerinin başarılı olma şanslarını artırabilir. Fabrika binası olarak düşünülen yapılan organize sanayi bölgelerinde, mikro işletmeler için yapılacak atölyelerin ise küçük sanayi sitelerinde yapılmasıyla bir kümelenme de yaratılabilir” diye konuştu.
TÜRKONFED’de komisyonlar yoğun mesaide
YÖNETİMDE KADIN TEMSİLİ MİNİMUM YÜZDE 30’A YÜKSELTECEK AKSİYONLAR ALIYORUZ
Reyhan Aktar / İş Dünyasında Kadın Komisyonu Başkanı
Komisyon olarak kadının çok yönlü güçlendirilmesini sadece ekonomi alanıyla sınırlı tutmuyor; hayatın tüm alanlarına aktif katılım sağlanmasının refah, huzur ve barış toplumu olmanın da en önemli kaldıracı olduğunu düşünüyoruz. Hiç kuşkusuz şu anki mevcut koşullar nedeniyle ekonomi gündemi ön plana çıkıyor. Bu yönden baktığımızda özellikle pandeminin kadınları çok ciddi etkilediğini görüyoruz. Diğer taraftan ekonomik destek paketleri ve teşviklerin kadın girişimciliği üzerindeki rahatlatıcı etkisi çok kısıtlı kaldı. Biz TÜRKONFED olarak bu süreçte kadın girişimcilerin yaşadıkları sıkıntıları aşmalarını sağlayacak önerilerimizi kamuoyu ve karar vericiler ile paylaştık. Önerilerimizi sunmaya da devam ediyoruz. Bu değişimi yalnızca iş dünyasında değil TÜRKONFED içinde de gerçekleştiriyoruz. Bu yıl 8 Mart’ta cinsiyet eşitliği taahhütlerimizi açıkladık. 2023 sonuna kadar üyemiz olan tüm federasyon ve derneklerin yönetim kurullarındaki kadın temsiliyetini minimum yüzde 30’a yükseltecek aksiyonlar alıyoruz.
İŞ DÜNYASI, TCMB’YE DÖVİZ SATMA ZORUNLULUĞUNA KUR GARANTİSİ BEKLİYOR
Kaan Kiziroğlu / Finansmana Erişim Komisyonu Başkanı
Bu yılın başında ihracatçı firmalarımızın döviz karşılıklarının yüzde 25’ini TCMB’ye bozdurma zorunluluğu, geçtiğimiz günlerde yüzde 40’a çıkarıldı. Bir yıllık dönemde bozdurulacak döviz tutarının yaklaşık 8 milyar dolar olması bekleniyor. Bu uygulama ülke döviz stokunun kontrolünde Merkez Bankası’nı daha öncelikli kılmayı amaçlıyor. Ancak bu durum ihracatçı firmalarımız için hem maddi hem de operasyonel verimlilik kaybı sorunları yaratıyor. Çünkü ülke olarak ithalata bağımlı bir ihracat stratejimiz var. Sektörel olarak değişkenlik gösterse de ihracatçı firmalarımız 1 dolarlık ihracatlarının ortalama 70 sentini ithalata harcıyor. Firmalar döviz gelirlerinin yüzde 40’ını Merkez Bankası’na verdiklerinde, aldıkları TL ile piyasadan tekrar döviz almak zorunda kalacak. Çok sınırlı kârlılıkla ihracat yapan firmaların da sistemden çıkması riski söz konusu. Bu noktada kısa ve orta vadede ihracatçıların döviz alımlarında Merkez Bankası tarafından kur garantisinin getirilmesi iş dünyasının beklentileri arasında yer alıyor.
KOBİ’LER DİJİTALLEŞMENİN HENÜZ İLK FAZINDA, BİREBİR HİZMET VERİYORUZ
Öner Çelebi / Dijital Dönüşüm Komisyonu Başkanı
Belirsizlikler ve dönüşüm çağını bir arada yaşıyoruz. Bir yanda ekonomik ve yapısal sorunlarımız varken diğer taraftan özellikle pandemi ile birlikte hız kazanan dijitalleşme sürecine adapte olmaya çalışıyoruz. Geçen yıl KOBİ’lerin dijitalleşme seviyelerini ölçmek üzere 11 ilde 1.000 KOBİ ile görüşerek yaptığımız araştırmada da KOBİ’lerin dijitalleşmenin henüz ilk fazında olduğunu gördük. Tabii bunda en büyük etken finansal kaynak yetersizliği ve altyapı eksikliği. Biz TÜRKONFED olarak yaptığımız veya iş birlikleri ile geliştirdiğimiz çeşitli platform ve projelerle KOBİ’lere bu süreçte yol arkadaşlığı yapıyoruz. Gerek Anadolu ziyaretlerimiz gerekse çevrim içi ortamda yaptığımız projelerle binlerce işletmeye ulaştık, ulaşmaya da devam ediyoruz. Yüzlerce KOBİ’ye dijitalleşme haritası, dijitalleşme karnesi hazırladık. Teknik destekler, eğitim, mentorluk, bire bir koçluk hizmetleri verdik. TÜRKONFED olarak dijital dönüşümün her şeyden önce bir zihniyet dönüşümü olduğuna inanıyoruz. Bu uzun soluklu bir yolculuk.
GENÇLERİMİZ, BEYİN GÜÇLERİNİ BAŞKA ÜLKELERİN REKABETÇİLİĞİ İÇİN KULLANILIYOR
Feyyaz Ünal / Gençlik-Girişimcilik ve Eğitim Komisyonu Başkanı
TÜRKONFED olarak akademi ile sanayi, akademi ile sivil toplum ve sivil toplum ile sanayi arasında eşgüdümlü bir bağ kurmak için sahada gerçekleştirdiğimiz projelerimiz var. Bugün ülkemizin en önemli zenginliği olan insan kıymetimizi geliştirebilir, çağın gerektirdiği eğitim sistemi ile beyin gücü potansiyelimizi kullanabiliriz. Gençlerimizin umutlarını ülkemiz sınırları içinde yenilikçi bir atmosferi sağlayarak artırabiliriz. Bugün ülkemizde yazılım sektöründe ciddi insan kıymeti açığı söz konusu. Gençlerimiz, özellikle yazılımcılarımız beyin güçlerini başka ülkelerin rekabetçiliği için kullanıyor. Bu beyin gücümüzü çekemezsek; akademi-sivil toplum-özel sektör-kamu koordinasyonunu sağlayamazsak hedeflerimize ulaşmamız da zor görünüyor. O nedenle var gücümüzle geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizin eğitimden iş hayatına kariyer yolculuklarında yaratıcılıklarını geliştirecek yeni alanlar, yeni fırsatlar yaratmaya çalışıyoruz. Kapsayıcı ve katılımcı iş birlikleri ile birlikte ülkemizin önde gelen kurumları ve STK’ları ile projeler yürütüyoruz.
AYM SÜRECİNDE ADAPTASYON İÇİN 8 KENTİMİZDE YEŞİL DÖNÜŞÜM ETKİNLİĞİ DÜZENLEYECEĞİZ
Onur Ünlü / Yeşil Dönüşüm Komisyonu Başkanı
Anadolu’nun Nabzı Anketi’nin son sonuçları, özellikle işletmelerimizin ve ekonomimizin yeşil dönüşüm sürecine hazırlığı konusunda alınacak çok yolumuz olduğunu işaret ediyor. İşletmelerimizin yüzde 88,5’inin Avrupa Yeşil Mutabakatı’na (AYM) hazır olmaması, ülkemizin sürdürülebilir kalkınması ve rekabetçiliğinde önemli bir tehdit unsuru. AYM’ye uyum stratejilerinde de yine her üç işletmemizden birinin hazır olmadığı, yarısının da sürece kısmen hazır olduğunu söylemesi, sahada bu alanda bir farkındalık eksikliği ile yeşil dönüşümün finansman ayağındaki endişeye de işaret ediyor. Ancak AYM süreci iş dünyamız için kaynak verimliliği kanalıyla kazanılan maliyet avantajı yanı sıra yeni pazarlara erişim fırsatları ve eko-inovasyon gibi önemli avantajlar da barındırıyor. Biz de TÜRKONFED olarak son beş yıldır dijital dönüşüm odağında KOBİ’lerimizde yaratmaya çalıştığımız farkındalık projelerimizi, yeni dönemde sahada yeşil dönüşümde de ortaya koyuyoruz. Anadolu’nun çeşitli kentlerinde düzenlediğimiz etkinliklerimiz ile yıl sonuna kadar sekiz kentimizde yeşil dönüşüm farkındalığı yaratacağız.
“DÜŞÜK FAİZ POLİTİKASI FİNANSAL KOŞULLARA YANSIMIYOR”
Enflasyondan sonra Anadolu iş dünyasının gündemindeki en önemli diğer konu ise finansmana erişim. “İçinde bulunduğumuz çağda her firmanın iklimi ekonomi, yakıtıysa finansmandır” diyen Sönmez, “Anadolu iş dünyası; üretim gemisini yüzdürecek finansman yakıtının erişilebilir olmasını, bunların uygun koşullarda verilmesini ve özellikle ihracat, yatırım ve istihdam odaklı desteklerin artırılmasını bekliyor. Finansman yakıtına ne kadar uygun şartlarda ve ne kadar kolay erişebilirsek, Türkiye’yi geleceğe taşıyacak üretime, yatırıma ve istihdama aynı oranda destek verebiliriz. Ancak ekonomi yönetimimizin bir süredir uyguladığı düşük faiz politikası, finansal koşullara maalesef yansımıyor. Politika faizimiz yüzde 14 seviyelerinde olsa da reel piyasada yüzde 30 ila 35 oranlarında bir finansman faizi ile karşı karşıyayız. Bu durum ışığında şirketlerin kredi limitleri yetmiyor ve borçlanma maliyetleri artıyor. İşletme sermayesi ihtiyacının son bir yılda dört kata yakın artış gösterdiği sektör firmalarımız var” diye konuştu. Sönmez, Anadolu iş dünyasının gündemindeki diğer önemli konuları ise KGF kredileri, KDV sorunu ve ihracatçı firmaların döviz karşılıklarının yüzde 40’ını Merkez Bankası’na satması olarak sıraladı.
“ASGARİ ÜCRETTE AYARLAMA KAÇINILMAZ”
Yılın ikinci çeyreğinde reel sektörü yakından ilgilendiren 4 temel konu olduğunu belirten Sönmez, bunları üretim maliyetleri ve tedarik, yüksek enflasyon ve satın alma gücü, savaşın ihracat pazarlarına etkisi ile finansmana erişim ve kur artışı olarak sıraladı. Bu sorunların aynı zamanda toplumsal düzeyde de karşılık bulduğunu aktaran Sönmez, “Asgari ücret tartışmalarında yıl sonuna kadar yeni bir ayarlamanın yapılması kaçınılmaz görünürken, bu durumun aynı zamanda enflasyon cephesinde de bir karşılığının olacağı ve bu kısır döngüden kurtulmamız gerektiği de ortada. Çalışanlarımızın onurlu ve insanca yaşama hakları, verimlilikleri ve motivasyonları ekonomimizin ve sektörlerimizin de üretkenliğinde başat unsurlar” ifadelerini kullandı.
Bir yanıt bırakın