Şenol Güneş yönetimindeki Beşiktaş, Spor Toto Süper Lig’in 33’üncü haftasında Antalyaspor deplasmanından 3-1 galip ayrıldı. Siyah-beyazlılar bu galibiyetle birlikte şampiyonluk yarışına yeniden tutundu.
Beşiktaş’ın Antalyaspor deplasmanından 3 puanla döndüğü müsabakayı duayen isimler değerlendirdi. Milliyet Gazetesi yazarlarından Bilal Meşe, ‘Beşiktaş’ın kronikleşmiş bir zaafı var’ yorumunda bulundu.
İşte Antalyaspor – Beşiktaş maçı sonrası yapılan değerlendirmeler…
DURGUNDAN VURGUNA / ATTİLA GÖKÇE
Fiziksel değil, zihinsel rehavet… Beşiktaş’ı motive eden en önemli kaynağın Galatasaray (3-1) derbisi olduğu anlaşıldı.
Bir hafta önce hem alkışı hem takdiri toplayan, golleri atıp üç puanı alarak kağıt üzerinde olsa da şampiyon adayı statüsü kazanan Beşiktaş, dünkü Antalya deplasmanında kimliğini kaybetmişti adeta. Özellikle ilk yarıda oyuna yoğunlaşamadılar. Evet, topa sahip olan, topla daha çok oynayan onlardı ama bu oyunun adına futbol değil “vıdı vıdı” demek daha uygundu. Hani çok konuşup bir şey söylememek gibi bir şey. Ne ceza alanına girebildiler ne ortadan ne de kanatlardan oyun kurup pozisyon hazırladılar. Sadece topu alarak ağır, kararsız ve cılız paslarla rakibin baskısına teslim olup sil baştan yeniden çatışmaya döndüler.
Geçen haftanın kahramanları Cenk ve Aboubakar gollerde geç kaldılar. Uzun süre tutuktular.. Topla buluşmalarında kararsız olduklarını gördük. İlk yarıda ceza alanına giremeden, şut atamadan kaybettiler topları. Rosier ve Masuaku ile Gedson iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalıştılar ama yetmedi. Fernando’nun uzaktan kullandığı atışta Ömer Toprak’ın ceza alanında topu kafayla ağlara göndermesi sarsıcı oldu.
Şenol Hoca’nın devre arasında hardallı (!) bir konuşma yapıp oyuncularını uyardığını oyundaki eksik noksan ve yanlışları hızlıca özetlediğini anladık. İlk yarıda bekleneni veremeyen Maxim yerini Onur’a bırakmıştı. Burada iki sağ bekin beraber oynamasını yadırgayanlar olabilir ama, o tartışmaların artık çok eskidiğini söyleyelim.
Beşiktaş, evet, Şenol Hoca’nın uyarılarından ve yaptığı değişikliklerden sonra kimliğini bularak gollerini atmaya başladı. Önce Aboubakar kornere kafa koydu ardından Cenk Tosun kale ağzındaki karambolda ayaktan ayağa vurulan toplardan kısmetine geleni bu defa geri çevirmedi. Noktayı koyan adam da Aboubakar oldu. Sıkıntılı başlayan, ikinci yarıda temposu daha da artan maçın bir gizemi de Onur’dan sonra Tayfun’un, Necip’in takıma katılıp maçın kalitesini, heyecanını ve skoru yükseltmeleriydi.
Antalyaspor sezonun en dengesiz ve istikrarsız takımlarından biri. Nuri Şahin’in çabalarına rağmen umulan oyunu bir türlü tutturamıyorlar. Özetle dün iki takım da ilk yarıdaki görüntülerini ikinci yarıda tam terse çevirip hepimize sürpriz yaptılar.
ABOUBAKAR VARSA BİR ADIM ÖNDESİN / BİLAL MEŞE
Bir derbideki Beşiktaş’a bakın, bir de dünkü ilk yarıya! Bir takım bu kadar değişkenlik gösterebilir mi arkadaş? Galatasaray’dan ilk golü yedikten sonra adeta fırtına estiren o Kartal’dan ilk yarıda eser yoktu Antalya’da!
Diyeceksiniz ki, o kadrodan iki kişi eksik, doğru… Salih ve Colley sakatlıkları nedeniyle Antalya’da yoktular, yerlerine Welinton ve Maxim sahadaydı. Gelin görün ki golü yiyinceye kadar sürekli geri vitese takan Kartal’ın koca ilk yarıda bir şutu var, o da Hadziahmetovic’le. Ya diğerleri ‘boş gezenin, boş kalfası’ gibiydiler! Bir de şu geri pas meselesi var, Kartal’ın bu yarıda en büyük handikapıydı kuşkusuz… Haaa sıkışırsın, geri pas yapabilirsiniz, ama her pozisyonda geriye dönerseniz, üçüncü bölgede nasıl etkili olacaksınız? Müsaitsin, rakip eksiltsenize be kardeşim, yok illa geri vites!
Nitekim bu faktör, Antalyaspor’un işine müthiş yaradı, 33’te Fernando frikikte ceza alanına kesti, Ömer yükseldi, kafayı çaktı, top önce yan direğe, sonra filelere gitti.
İlk yarıda her anlamıyla negatif bir oyun ortaya koyan Beşiktaş’ın kronikleşmiş bir zaafı var, golü yemeden gerçek oyununa dönemiyor, taraftarına çile çektiriyor, yatıştırıcı almaya zorluyor!
Nitekim, bu yarıda Kartal baktı ki papuç pahalı, vites yükseltti, baskısını artırdı, 54’te Aboubakar ile skoru eşitledi. Bu gole kadar Aboubakar’ın etkili olduğunu söylemek çok zor, ama adam golcü yeter ki pozisyon bulsun, affetmiyor.
Bu golden sonra iki takım da tempo yükseltti, top bir o kalede bir bu kalede… En azından bu bölümlerde oyuna biraz olsun kalite ve heyecan gelirken, Kartal öyle bir yüklendi ki, rakip savunmaya nefes aldırmadı.
Sahanın en çalışkan ismi Redmond soldan indi, ceza alanına girerken Bünyamin tarafından indirildi, Kalkavan sarıyı çekti. Bak arkadaş, ya VAR devreye girmeseydi, gözünün önünde, ne sarısı bal gibi kırmızı, ben değil kural söylüyor, bariz gol şansı ve son adam! Ohh ne güzel, etliye – sütlüye karışmıyorsunuz artık, VAR’a dayadınız sırtınızı!
Faulü kullanan Redmond, arka direğe kesti, Tayfur kafayla indirdi, savunmayı karıştırdı, Cenk Tosun 84’te sahne aldı, klasına yakışır bir vuruşla golünü atarken, işini yapmanın rahatlığıyla evinin yolunu tuttu.
Aboubakar’ı tutana aşk olsun, 90’da Tayfur sağdan indi, tecrübeli futbolcunun önüne yuvarladı. Dedik ya Aboubakar yeter ki rakibin açağını yakalasın, hiç affı yok, ayağı kaymasına karşın topu tavana çaktı, maçın da skorunu belirledi.
Kartal’a sakın ola kızmayın, bu oyunda kolay rakip yok, olmadığını dün de gördük. Şu da bir gerçek, Beşiktaş, ister kötü oynasın, fark etmez, çünkü ‘kazanma hırsı’ inanılmaz üst seviyede. Kartal’ın bu özelliği var, bir de Şenol Güneş’in dokunuşları, hamleleri yetmez mi?
Bir yanıt bırakın